Vogue Turkey: Ayık kafayla partilenir mi?

Bazıları yalnızca konsepti merak ettiği için geliyor, diğerleri ise alkol ya da uyuşturucu bağımlılığından kurtulmuş olan ve bunlardan uzak partiler arayan tipler.

Üçüncü grup da yoga, meditasyon ve ruhsal gelişim serüvenlerindeki insanlar. Andersson, içki içmenin yanlış olduğuna dair bir mesaj yayma niyetinde olmadığını söylüyor. Sadece alternatif sunmak istediğini belirtiyor: “Gece dışarı çıkıp, flört etmek, dans etmek ya da insanlarla tanışıp sohbet etmek için, alkolün bulunmadığı en azından bir ortam bulunmalı.”

Sober adlı alkolsüz partilerin organizatörü Marten Andersson’ın kendisi de bundan dokuz ay önce, yirmi yıllık sıkı bir eğlence hayatının ardından, içki içmeyi bırakmış. Ona bu kararı aldıran, tanımadığı insanların yanında uyanmaya başlaması olmuş: “Yatağınızda uyanıyorsunuz, yalnız olduğunuzu düşünüyorsunuz, ta ki dönüp, kim olduğu hakkında hiçbir fikriniz olmayan bir kişinin yanınızda yatıyor olduğunu görene dek. Hayatımı böyle geçirmek istemediğime karar verdim.”

Dışardan bakılınca, ayda bir gece düzenlenen bu partinin diğer partilerinden bir farkı yok. Dans pistindeki yüzlerce kişi, DJ’in çaldığı tekno müziklere elleri havada eşlik ediyor. Göz alıcı ışıklar, barın önünü doldurmuş insanlar hep aynı. Tek fark, barda yalnızca su, alkolsüz bira ve mocktail (sahte kokteyl) servis edilmesi. Partinin en meşhur içkisi, misket limon, taze nane ve alkolsüz zencefil birasından oluşan karışım ve fiyatı 13 dolar. İçeri girmeden önce nefes kontrolü yapılarak alkolsüz olmanız garanti altına alınıyor. Eğer üfleme testinde 0.0 üzerinde bir değer çıkarsa içeri alınmıyorsunuz.

Televizyon sunucusu ve stand up komedyeni Marty Andersson tarafından ortaya atılan bir fikir olan Sober, henüz sadece iki gece kulübünde uygulanıyor ancak üçüncü mekan sıraya girdi bile. İsveç’te, diğer şehirlerde de benzer organizasyonlar popülerlik kazanmaya başladı. Stockholm’deki orijinal etkinlik ayda bir düzenleniyor ve oldukça farklı gruplardan insanı çekiyor. Genç “hipster”ların çoğunlukta olmasına şaşmamak gerek çünkü organizasyonun düzenlendiği kulüplerden biri olan Södra Teatern, Vogue tarafından geçtiğimiz günlerde, dünyadaki en havalı 15 semtten biri seçilen Södermalm’da yer alıyor.

40 yaşındaki Andersson, Sober’in her yaştan insanı çektiğini söylüyor. Bazıları yalnızca konsepti merak ettiği için geliyor, diğerleri ise alkol ya da uyuşturucu bağımlılığından kurtulmuş olan ve bunlardan uzak partiler arayan tipler. Üçüncü grup da Andersson’un yogiler dediği, yoga, meditasyon ve ruhsal gelişim serüvenlerindeki insanlar. Andersson’a göre, kulüp, 80’lerdeki hardcore punk alt kültüründeki “düzgün marjinaller” akımının yeniden hayata geçirilmesini temsil ediyor bir yerde. O akımın üyeleri alkol, tütün ve uyuşturuculardan uzak durup doğal yollardan “kafa bulmayı” hedefliyorlardı. Andersson, “Kesinlikle o akımdan alınan bir ilham söz konusu” diyor ancak asıl olarak, İsveç’teki sağlıklı yaşam trendinin Sober’da karşılığını bulduğunu düşünüyor: “İsveç’teki spor salonları uzun süredir yoga dersleri veriyordu zaten, yakın zamanda meditasyon sınıflarını da hizmetlerine eklerlerse şaşırmayacağım. Günümüzde, daha sağlıklı beslenip daha çok spor yapıp daha uzun yaşamayı başarıyoruz. Bir sonraki aşama, içkili halimize dışardan bakma. Daha bilinçli olma çabasından söz ediyorum.” Andersson’ın kendisi de bundan dokuz ay önce, yirmi yıllık sıkı bir eğlence hayatının ardından, içki içmeyi bırakmış. Ona bu kararı aldıran, tanımadığı insanların yanında uyanmaya başlaması olmuş. “O kadar dibe vurmuştum” diyor: “Yatağınızda uyanıyorsunuz, yalnız olduğunuzu düşünüyorsunuz, ta ki dönüp, kim olduğu hakkında hiçbir fikriniz olmayan bir kişinin yanınızda yatıyor olduğunu görene dek. Hayatımı böyle geçirmek istemediğime karar verdim.”

Otuzlu yaşların başındaki iki arkadaş, Khaled ve Moa da Sober’e katılanlardan, çünkü içkiyi odak noktası olarak almayan eğlence fikrinden hoşlanıyorlar. Khaled, “Toplumumuzda içki içmek öyle bir norm haline geldi ki, içmediğiniz zaman insanlar bunu provokatif buluyorlar. Burada, içmeye zorlanmadan ve kadehleri reddettiğim zaman tuhaf bakışlara maruz kalmadan eğlenebiliyorum” diyor. Moa da ekliyor: “Burada eğlenmenin diğer kulüplerden farkı yok. İnsanlar mutlu bir şekilde dans ediyorlar, içecekler içiyorlar yalnızca alkol yok ortamda.”

Sober, İsveç Alkol Karşıtları Derneği tarafından da destekleniyor. Andersson, bu desteği memnuniyetle karşılamakla beraber, içki içmenin yanlış olduğuna dair bir mesaj yayma niyetinde olmadığını söylüyor. Sadece alternatif sunmak istediğini belirtiyor.“Gece dışarı çıkıp, flört etmek, dans etmek ya da insanlarla tanışıp sohbet etmek için, alkolün bulunmadığı en azından bir ortam bulunmalı” diyen Andersson’a göre seviyorsanız içki içmenizde bir sakınca yok: “Ama sarhoş olup alkole teslim olmak artık modern dünyada yeri olmayan davranışlar gibi geliyor insana.”

Aslına bakarsanız, Sober, İsveç’te son yıllarda oluşan ikinci temiz-yaşam fenomeni. İlki, son derece popüler Lunch Beat akımıydı. Ofislerde çalışan iş arkadaşlarının, öğle yemeği arasında bir araya gelmesiyle başlayan bu oluşum, şaşırtıcı bir şekilde öğle yemeği ve disko dans partisine evrilmişti. Bu toplantılarda da içki ve her tür bağımlılık yapıcı madde yasaktı. Acaba Sober, yeni İskandinav ihraç ürünü mü olacak? Andersson, buna karar vermek için henüz çok erken olduğu görüşünde ancak temennisini paylaşmadan edemiyor. “Dünyayı Ikea gibi saracak bu tip kulüpler hoş olurdu doğrusu.”

212_10_bakis_soberinstockholm_p3